30 Eylül 2011 Cuma

eğitime dair

‘kadın’ olarak yaşadığımız, gördüğümüz, duyduğumuz ve farkına bile varamadan içinde olduğumuz baskılar dayatmalar… Gündem olarak aldığımız bu durumları 6 gün boyunca farklı yerellerden gelen arkadaşlarımızla ve uygulama süreçlerinde tatilcilerimizle sorguladık… Geçmişteki kadın hareketlerini, araştırmalarımız için yol güzergahlarını öğrendik. Ve sorun olarak gördüğümüz konulara nasıl çözümler bulabilirizi paylaştık. Tüm bunlar bizler için bir başlangıçtı, güzel devamlar bekliyorum hepimizden ve yerellerimizden… Çünkü biz KADINIZ…

"ilk" kadınlar

Türk tarihinde ilklere imza atan kadınlar;
1892: İlk Türk kadın romancı Fatma Aliye Hanım "Muhadarat" adlı ilk romanını kendi adıyla yayımladı.
1909: İlk Türk kadın siyasetçi Emine Semiye Hanım Osmanlı Demokrat Fırkası yönetim kuruluna seçildi.
1913: İlk kadın devlet memuru Bedriye Osman Hanım Telefon İdaresinde göreve başladı.
1913: Belkıs Şevket Hanım uçağa binen ilk Türk kadın unvanını aldı.
1920: İlk Türk kadın avukat Süreyya Ağaoğlu (Ahmet Ağaoğlu'nun kızı)) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu.
1920: İlk Türk kadın tiyatro sanatçısı Afife Jale İstanbul'da sahneye çıktı.
1921: Dr. Safiye Ali Almanya’da tıp eğitimini tamamlayarak ilk Türk kadın hekim olarak tarihimizdeki yerini aldı.
1922: Yedi kız öğrenci Tıbbiye'ye kayıt yaptırarak eğitime başladı.
Haziran 1923: Nezihe Muhittin'in başkanlığında Kadınlar Halk Fırkası'nın kurulması girişiminde bulunuldu. Kadınlara oy hakkı tanımayan Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi.
1924: İlk kadın diş hekimi (Ferdane Bozdoğan Erberk) diplomasını aldı.
1925: Suat Hilmi Berk ilk kadın sulh hukuk hâkimi oldu.
1930: İlk kadın yargıçlar atandı.
1933: Aydın (il)'inin bugün ilçe statüsü taşıyan Karpuzlu köyünde ilk kadın muhtar Gül Esin yaklaşık 500 oy alarak seçildi.
1933: Sabiha Güreyman Türkiye'nin ilk kadın inşaat mühendisi olarak Yüksek Mühendis Mektebi'nden mezun oldu. Güreyman ayrıca Fenerbahçe Spor Kulübü'nün ilk kadın voleybolcusudur.
8 Şubat 1935: Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonucunda başta Hatı Çırpan olmak üzere 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi, ara seçimlerde bu sayı 18'e ulaştı.
1935: İlk kadın doğum uzmanı Dr. Pakize İzzet Tarzi kadın hastalıkları ve doğum alanında uzmanlık eğitimini tamamladı. Tarzi, İstanbul Boğazı'nı yüzerek geçen ilk kadın unvanını da taşıyor.
1936: Eskişehir Askeri Hava Okulu'ndan mezun olan Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen dünyanın ilk kadın savaş pilotu oldu. Gökçen ertesi yıl Dersim Harekâtı'na da katıldı.
1947: Türk basınının ilk kadın foto muhabiri Eleni Küreman, Associated Press Ajansı'nda gazeteciliğe başladı.
1950: İlk kadın belediye başkanı (Müfide İlhan) Mersin'den seçildi.
1954: Prof. Dr. Nüzhet Toydemir Gökdoğan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi dekanlığına seçilerek ilk kadın dekan oldu. Gökdoğan Fen Fakültesi'nin Astronomi Enstitüsü'ne tayin edilen ilk Türk doçenti olmuştu.
1957: Türk ordusunun ilk kadın doktor subayı Dr. Sema Aran teğmen rütbesiyle göreve başladı.
1971: İlk kadın bakan Dr. Türkan Akyol atandı. Akyol aynı zamanda ilk kadın rektördü.
1981: Türkiye' nin ilk kadın eksperi Diler Cesur.
1991: Başbakan Mesut Yılmaz'ın girişimleriyle ilk kadın vali Lale Aytaman Muğla (il)ine atandı.
1993: Alev Kılıçkeser Hottin, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu Pilotaj Bölümü’nden mezun olarak ticari havayollarındaki ilk Türk kadın pilot oldu.
25 Haziran 1993: Türkiye'nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller hükümeti kurdu.
1996: İlk kadın deniz subayları Deniz Harp Okulu'ndan mezun oldu.
2001: Denizli Belediye Başkanı Ali Aygören tarafından işe alınan Fatma Kasapoğlu Türkiye'nin ilk kadın belediye otobüsü şoförü oldu.
2002: İlk kadın Adalet Bakanı Prof. Aysel Çelikel göreve atandı.
2003: Nükhet Hotar Merkez Yürütme Kurulu'na getirilen ilk kadın üye oldu.
30 Ağustos 2004: Kıdemli üsteğmen Songül Yakut Türkiye'nin ilk kadın ilçe jandarma komutanı olarak görevine başladı.
2005: Tülay Tuğcu Anayasa Mahkemesi'nin ilk kadın başkanı seçildi ve dolayısıyla Yüce Divan'ın da ilk kadın başkanı oldu.
2006: Dünyanın en yüksek noktası Everest'te zirveye tırmanan ilk Türk kadın dağcı Eylem Elif Maviş oldu.
2007: Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) ilk kadın başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ oldu.

3 Eylül 2011 Cumartesi

Hiç kimse zorla evlendirilemez! - HÜRRIYET INSAN HAKLARI


Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sundaki kadın intiharları

15 Mart 2006
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Şiddet,
Sebepleri ve Sonuçları Özel Raportörü Yakın Ertürk’ün
Türkiye Ziyaretine İlişkin Raporu
29,30,31
Özet
Bu rapor, Kadınlara Karşı Şiddet, Sebepleri ve Sonuçları Özel Raportörü olarak 22-31 Mayıs 2006 tarihleri arasında Türkiye resmi ziyareti sonrasında yaptığım tespitleri içermektedir. Rapor, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sundaki kadın intiharlarını ele almakta ve bu kadınların ölümlerinin adam öldürme veya zorla intihar vakaları olabileceğini ileri sürmektedir. Dolayısıyla, raporun coğrafi ve maddi açıdan sınırlı bir kapsama alanı bulunmaktadır.
Kadın erkek eşitliğinin Türkiye’nin modernleşme projesinin ayrılmaz bir parçasını oluşturduğu kabulüne ve Cumhuriyet kurulduğunda bu amaca yönelik hukuksal ve kurumsal tedbirler alınmış olmasına karşın, günümüzde kadınların temel gelişim göstergeleri içler acısıdır ve kadınlara yönelik şiddetin her biçimi son derece yaygındır.
Doğudaki kadınların durumu özellikle kaygı uyandırıcıdır. Eğitim, istihdam, bilgi edinme, sağlık hizmetleri ve adalete sınırlı bir şekilde erişiyor olmaları bu kadınların vatandaşlık haklarının, varlık koşullarını müzakere edebilme ve sorunlarına çözüm arama imkânlarının büyük ölçüde kısıtlanmasına neden olmaktadır.
Namus Türk toplumunda önemli bir değer teşkil etmektedir; kadınlar ve cinsellikleri üzerinde sıkı bir denetim kurulmasına hizmet etmektedir. Namus kavramı özellikle bölgede daha da önem taşımaktadır; töre içerisinde bir kural oluşturmaktadır. Buna göre, aile, tüm mensuplarının namus kuralına riayet etmesini sağlamak zorundadır; zira ihlaller (veya ihlal edildiğine ilişkin söylentiler) tüm ailenin “lekesi” olarak algılanmaktadır. Bu lekelerin ne pahasına olursun, gerektiğinde cinayetle temizlenmesi gerekebilmektedir. Güneydoğu/Doğu Bölgesinde meydana gelen intiharlar, namus ve töre anlayışlarından kaynaklanan şiddetle sıkı sıkıya bağlantılıdır. İntihar olarak kaydedilen bazı vakaların aslında intihar süsü verilmiş cinayetler olduğunu düşünmek için yeterli nedenler mevcuttur. Bazı vakalarda ise aile mensuplarının intiharı teşvik ettiği görülmektedir.
Resmi makamlar her bir intihar vakasının ayrıntılı bir şekilde soruşturulduğunu ve gerekli adli tıp incelemelerinin yapıldığını belirtiyorlarsa da, cezai sorumluluk içeren olayların tespit edilip karara bağlanması için daha çok çaba sarf edilmelidir.
1 Haziran 2005’te Türk Ceza Kanunu’na yönelik olarak çığır açan reformlar yürürlüğe girmiş, kanundan kaynaklanan ataerkil eğilimlerden en bariz olanları başarılı bir biçimde ilga edilmiştir. Mevzuat alanında atılan bu adımlara rağmen, sığınma evleri gibi kadınlara yönelik koruyucu mekanizmaların yetersizliğini de içeren, fiili uygulamalar alanında pek çok sorun varlığını sürdürmektedir.
Mevcut sorunları göz önünde bulundurarak, Türk Hükümeti’ni, kadınların gelişimini sağlamaya; hukuksal ve kurumsal çerçeveyi sağlamlaştırmaya; kadına yönelik her türlü şiddete karşı sıfır hoşgörü politikası uygulamaya; zorla intihar ve intihar süsü verilmiş cinayetleri tespit etmeye ve karara bağlamaya; şiddet tehlikesi altındaki kadınları korumaya; kadına yönelik şiddete ilişkin veri tabanını güçlendirmeye; ve intiharların önlenmesi için ek tedbirler almaya çağırıyorum. Medyayı, diğer sivil toplum aktörleriyle işbirliği içerisinde, toplumsal cinsiyet kalıplarına karşı çıkmaya, intiharları haberleştirirken hassasiyet göstermeye ve bu tür olayları sansasyonelleştirmemeye davet ediyorum. Sivil topluma, kadına yönelik şiddet olaylarını belgelemesini ve bu
konudaki bilgileri yaymasını tavsiye ediyorum. Uluslararası toplumdan ise yerel kadın gruplarının, araştırma enstitülerinin ve akademinin girişimlerini ve Birleşmiş Milletler ülke ekibinin kadınların insan haklarını geliştirme ve koruma çabalarında desteklemesini talep ediyorum.

http://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/Books/khuku/kadinlara_karsi_siddet/siddet_bm__ozel_raportoru_yakin_erturk_turkiye_ziyaretine_il.pdf adresinden -

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Feminizm acil ihtiyaçtır

Öncelikle bu eğitimin de acil bir ihtiyaç olduğunu sezen, Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen 22 kadın katılımcıyı bir araya getiren, her birinden ayrı şeyler öğrendiğimiz, farklı tecrübeleri paylaştığımız eğitmenlerle bizleri buluşturan kişilere sevgiler olsun en içten.


Kadınlarla Toplumsal Cinsiyet Eğitimi kendimi, bildiklerimi, inandıklarımı yeniden sorgulamama sebep olduğu için de apayrı bir yere sahiptir artık benim için. Ataerkil dünya bize feminizmin anlamsız, gereksiz olduğunu haykıra dursun bizler her yerde toplumsal cinsiyet eşitsizliğini dert eden kadın erkek arkadaşlarımızla bu yapıyı nasıl değiştiririzi konuşmaya başladık bile. Bu mücadeleyi evde, işyerimizde, okulumuzda var olduğumuz her yerde vermemiz gerektiğini ‘eğitim içinde’ yaşayarak keşfetmiş olmak ta unutulmaz… Ayrıca iktidarı, gücü değil de daha adil ve barış dolu dünyayı hedefleyen Feminist politikayı sürdürmekle Toplum Gönülleri çatısı altında daha sağlıklı birliktelikler, eylemler yürüteceğimizi düşünmek çok güzel, umut verici… Feminizm herkes içindir en çok ta biz gençler içindir… 

28 Ağustos 2011 Pazar

Kadına Şiddet Uygulayan Erkek Değildir..

Kadına karşı uygulanan şiddete dikkat çekmek adına çok sayıda videolar yayınlanıyor.  Son günlerde televizyonlarda gösterilenlerden bir tanesi ise aşağıdaki video. "KADINA ŞİDDET UYGULAYAN ERKEK DEĞİLDİR!"

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Kadınlar eve hapsediliyor !

Toplum kadını eve hapsediyor, geceleri sokağa çıkma hakkını elinden alıyor. Çünkü sokaklar güvensiz, çünkü tehlikeli, çünkü kadınsın, çünkü davetkarsın(!), çünkü baban aslında sana güveniyor ama etrafındakilere güvenmiyor, çünkü komşunun kızı bilmem nereden gelirken bilmem kim takılıvermiş de peşine bilmem ne gelivermiş başına, çünkü insanlar çiğ süt emmiş, kanı bozuklarla doluymuş, sen yolunda gitsen de rahat bırakmazlarmış, eteğinin boyu uygun değilmiş, sonra elalem ne dermiş, adımızı mı çıkaracaksın hem?

Ne olacak bu kadınların geceleri hapsedilmesi? Bizi erkeklerden(sokaktaki adam) koruyan diğer erkeklerden(baba, abi, koca) ne zaman kurtulacağız? Hem madem sorun bizde değil de onlarda, o halde kapatılması gereken de onlar değil mi? Tehlike yaratan insanlar özgürken neden hapsedilen, yasaklarla karşılaşan hep kadınlar oluyor?


19 Ağustos 2011 Cuma

Jeanne d’Arc

İngilizleri kendi ülkem Fransa’dan atmak için yanıp tutuşan 19 yaşında bir köylüydüm. Charles ( o taş kafa ) tahtı bana ,gerçek sahibine vermeliydi.Çünkü ben duyuyordum,biliyordum…
Kabul dedi Tanrım ne kadar da safım…
Bir erkek olmak zorundaydım bilmediğim savaşlarda yer alabilmek için.Bir şövalye kıyafetim vardı artık ve kısa saçlarım.Orlean ,benim sayemde bakireydi artık ve Charles tahttaydı sadece 2 gün sonra…
Yüzyıllar geçmiş hala erkekler o gün benden korktukları gibi kararlı kadınlardan korkuyorlardı.Engel oldular başarıma ! Kendi paraları , mülkleri için ülkeyi sattılar..
Yalnızdım ve göbekli Burgonya dükünün 10.000 liralık mülküydüm,İngilizlere satılan …
İnandığım dinin büyücüsü ve sapkınıydım, üstelik İngiliz din mahkemesi Rouen’de…
Savaşı kazanan şeytandım.Charles’in desteklemediği ülkemde unutulan ve 500 yıl sonra Azize olan ben , diri diri yakılarak öldürüldüm…
Yurttaşlıksa ülkeme benden 379 yıl sonra gelmiş , sonradan duydum…
Olgu Temiztürk :5

16 Ağustos 2011 Salı

Frida

“ Başıma gelen en kötü olay , yaşadığım kaza ve Diego idi. “ 19 yaşında geçirdiğim otobüs kazası belki de hayatımda dönüm noktasıydı. Belli bir müddet yatağa bağımlı kaldım. Annemin ben sıkılmayayım diye tavana astığı aynalar sayesinde bol bol portremi çizmeye başladım. Belki de en iyi yapabildiğim şey buydu. Evet evet buydu, çünkü yalnızdım ve en iyi tanıdığım kişi kendimdi. Ve …..

Diego …” Diego benim her şeyimdi benim Diego’m derdim ona oysa o hiçbir zaman benin olmadı. O hep kendisinindi bense onun.”

Beni bir çok kişiyle aldattı, kız kardeşim de buna dahil. Bunun üzerine onun birlikte olduğu kadınlarla ben de ilişkiye girdim. Ki onlarda bulup da ben de bulamadığı şey neydi, çok merak ediyordum.. Bunun yanı sıra bir çok erkekle de ilişkim oldu.

Aslında … aslında ben hep özgürlükçü ve hoşgörülü olmaya çalıştım. Hepimizin bir kere dünyaya geldiğini düşünüyordum. Yine de acı çekiyordum ve suçluluk duyuyordum. Özgürlükçü biri olarak böyle acı çekmem bana yakışmazdı.

Günlüğümdeki “ çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım “ satırları ise son sözlerim oldu.

Asiye Kemik

12 Ağustos 2011 Cuma

Virginia Woolf

Çok da zor olmamalıydı düşündüklerimizi kağıda aktarmak,ben de yazdım.Annem gibi...Vanessa ise renklere bürüdü çocukluğumuzu gençliğimizi...
'Mrs.Dollaway çiçekleri kendisinin alacağını söyledi.'
Leonard,az seviştiğim,çok sevdiğim...Kadın yüzümün tanığı,ilaçlarımın takipçisi,bir intihar mektubu mirasçısı...
'Eğer biri beni kurtarabilseydi,O sen olurdun.'
Bloomsbury,kitaplarımı derleyen toplayan kapaklarda Vanessa renkleri...Kendine ait bir odada bir kadın vücudu...
Kadın Shakespeare'leri öldüren erkeklere inat!
'Para kazanın,kendinize ait bir oda ve boş zaman yaratın,ve yazın.Erkekler ne der diye düşünmeden yazın!'
Su cebimdeki taşlar kadar soğuk!

28 Temmuz 2011 Perşembe

...

Kadınlar ki her toplumun bir yarısı...Ama sistemler onları öyle dışlıyor ki erkek üzerine kuruluyor ve kadınlar ikinci plana itiliyor... Biz bu sistemlerin yanlış olduğunu savunup karşı duruyoruz ve haksız kurulan baskıyı kaldırmak elimizden alınan iş imkanlarını geri almak ve daha bir sürü şey ile kadın erkek gerçekten eşit insanlar olarak yaşamlarımıza devam etmek için çabalıyoruz...